Merhabalar dostlar bu listemizde sizlere 2015 senesinde en fazlaca satan 10 kitabından bahsedeceğiz.İyi okumalar.
1 : Esrarengiz Bahçe
Bir boyama kitabı satış rekorları kırabilir mi?
Evet evet, yanlış duymadınız, bir boyama kitabı satış rekorları kırıyor. Fakat bu, bildiğiniz boyama kitaplarına benzemiyor. Bu kitap, âdeta mürekkeple kurulmuş bir Esrarengiz Bahçe! Bu kitap, her yaştan sanatkâr için kendini keşfetme imkânı sunan bir gömü sanki. İster çocuk olun, ister erişkin… Bu kitapta muhteşem çiçekler ve garip bitkilerle dolu, siyah beyaz, büyüleyici bir harikalar diyarı keşfedeceksiniz. Boyanacak resimler, keşfedilecek labirentler, tamamlanacak desenler ve kendi çizimlerinizi yapabileceğiniz pek fazlaca alan bulacaksınız. Kitabın çizeri Johanna Basford kendisini “mürekkebe aşık bir çizer” olarak tanımlıyor. Çizimlerini İskoçya kırsalındaki evini çevreleyen nebat örtüsünden ve canlı yaşamdan esin alarak yapıyor. İnce ince işlenmiş emekleri, yoğun bir el emeğinin ürünü…
İlk kitabı Esrarengiz Bahçe 22 değişik ülkede, 1.400.000’den fazla satış yapmış oldu. Kitap, Türkiye’de de fazlaca satanlar raflarında. Üstelik Esrarengiz Bahçe rüzgârı yalnız kitap raflarında esmiyor. Kitabı alıp boyayanlar eserlerini toplumsal medyada paylaşıyorlar. Birbirlerine boya önerenlerden tutun teknik öğretenlere kadar paylaşımda sınır yok. Kim demiş boyama kitapları yalnız çocuklar için diye! Gelin kendinize bir iyilik yapın: Bir boyama kitabı alın ve renklerin esrarengiz hayatına dalın!
(Tanıtım Bülteninden)
2 : Dört Mevsim
Desenler mevsimleri taşıyor.
Günün yorgunluğunu arkanızda bırakmak için boya kalemlerinizi hazırlayın.
Kim bilir yanında birazcık müzik…
(Tanıtım Bülteninden)
3 : Fi
Fi, deneyimin içinde yitmek yerine korkmadan deneyime haiz olmanın yolculuğudur. İçinde bol miktarda bulunan manipülasyon, sex, aldatma ve aldanma hikâyeleri bir ihtimal her insanın dikkatini çekebilir fakat gerçeklerden yola çıkılarak ulaşılmak istenen yerde yalnız farkındalık vardır.
Fi güzelliğin lanetlendiği, zekânın yağmalandığı, iyinin kurban edilmiş olduğu ve kasaba kurnazlığıyla yönetilen bu gezegende, içine doğduğumuz bu mukaddes yaşamı kutlamak için yazılmıştır. Kendi potansiyelini keşfetme cesareti gösterebilmiş gerçek kişilere, çatlama cesareti gösterebilmiş tohumlara adanmıştır.
Bir kişiye duyulan aşktan daha acımasız bir şey var mıdır?
(Tanıtım Bülteninden)
4 : Desen Günlüğü
Stresten uzak, hayal dünyanızla baş başa.
Tek ihtiyacınız olan şey, boya kalemleriniz.
Kim bilir yanında birazcık da müzik…
(Tanıtım Bülteninden)
5 : Konstantiniyye Oteli
Zülfü Livaneli, varlıklı bir insan panoramasıyla İstanbul’un derinliklerine inerken şehrin esrarengiz, fakat bir o denli da acımasız atmosferiyle buluşturduğu okuru alışılmadık yolculuğa çıkarıyor.
2014 yılı Aralık ayının son günleri… Yedi yıldızlı Konstantiniyye Oteli’nin açılış günü ve erken bir yılbaşı kutlaması… İstanbul’un seçkin, kalburüstü simaları, Sultanahmet’teki eski Bizans sarayının kalıntıları üstüne meydana getirilen otelde bir araya geliyor. Aralarında kimler yok ki? Politikacılar, belediye başkanları, Amerikan büyükelçisi, Fener Rum patriği, meşhur gazeteciler, gazete patronları, tv “yıldızlar”ı, eski ve yeni zenginler, büyük işadamları…
İstanbul’un yüzlerce senedir yeraltında yatan ölüleri de davete çağrılmadıkları halde arzı endam etmekte sakınca görmeyip bu cümbüşe dahil oluyorlar. Ve elbet, bir otelin eğer olmazsa olmaz çalışanları, garsonları, komileri, güvenlik görevlileri…
Velhasıl Konstantiniyye Oteli, aslına bakarsak binlerce senelik koskoca bir kent olarak çıkıyor karşımıza. Değişen, dönüşen, fakat barındırdığı sertlik nedense aynı kalan bir kent…
(Tanıtım Bülteninden)
6 : Eyvallah
Bir Eyvallah’ım var; gelsen de, gelmesen de sana yazacağım…
Her insanın bir derdi vardır. Bazıları geçer, bazıları geçmez. Bazıları anlatılır bazıları da anlatılmaz. Kimi zaman de anlatmak istersin fakat dinleyecek kimseyi bulamazsın. Bilirsin, muhabbettir ihtiyacın fakat edecek kimse yoktur. İşte bu kitap bunun için, dertleşmek için yazıldı. Yalnız olmadığını bil diye yazıldı. Muhabbet için, muhabbetle yazıldı…
Birazcık yağmurun, birazcık da hüznün düşmüş olduğu gecelerde bu kitabı okurken şunu hissedeceksiniz; “Hâlâ dertleşebilecek birileri varmış bir yerlerde…”
Kimi zaman solundan, soluğundan eksilirsin gene de eyvallah dersin…
(Tanıtım Bülteninden)
7 : Pi
Şimdi itiraf zamanı!
İtiraf ediyorum: Sana tuzaklar kurdum.
Adlarını Fi ve Çi koydum.
Can Manay’ın Duru’ya duyduğu açlıkla çıkardım seni yola,
Hiçbir şeyin görünmüş olduğu şeklinde olmadığını Deniz’le anlatmaya çalıştım sana…
Beni takip etmen için yolumuzu onların hikâyeleriyle süsledim.
Anlamları da neredeyse her satıra gizledim. Bundan dolayı Pi’deydi aslolan anlatmak istediklerim.
Çaresizdim. Vazgeçemezdim.
Sana bu manzarayı ne olursa olsun göstermeliydim.
Seninle nihayet burada buluşmak için fazlaca emek verdim.
Şimdi gene gel benimle, beraber yürümeye devam edelim.
Savaşların savaşılarak kazanılamayacağını, aslolan zaferin sadece direkt ayrılmayınca kazanıldığını
Özge anlatsın sana,
Yaptığımız her şeyin evrende dönerek dolaşıp bizlere iyi mi geri geldiğini
Can’dan dinle,
Çözümleme edebildiğimiz kadar kuvvetli, sadeliğimiz kadar güzel, gerçekliğimizdeki içtenlik kadar eşi olmayan olduğumuzu
Bilge’de gör,
Kendi kıymetini başkalarının bakış açısından biçenlerin acısını
Duru’yla anla,
Ve Deniz’in düşüncelerinde tanış geleceğin insanıyla… Gel benimle. Yolumuz uzun değil,
Nihayet sana gidiyoruz, bana… BİZ’e.
Sorgulanmamış, çözümleme edilmemiş bir yaşam asla yaşanmamıştır.
(Tanıtım Bülteninden)
8 : Kürk Mantolu Madonna
“Her gün, daima öğleden sonrasında oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş şeklinde ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla aslolan hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor, rastgele gözüme çarpmış şeklinde önünde durduğum “Kürk Mantolu Madonna”yı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum.”
Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam süresince. Kollarıyla bizi sarıyor. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve asla pişman olmayacağımızı biliriz. Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında kuvvetli bir tutkunun resmini çiziyor. Düzenin silinmiş olduğu kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına (?) dair, yanıtlanması zor sorular soruyor.
9 : Trendeki Kız
Rachel her gün aynı trene binip aynı çifti izliyordu. Çiftin başına gelenleri tüm ülke duyduktan sonrasında, hayatlarına dâhil olmaya karar verdi.
“Büyüleyici, sürükleyici, üst düzey bir gerilim. Kesinlikle okuyun!”
-S.J. Watson-
“Hem karakter yaratımı hem vaka örgüsü görkemli, mükemmel bir kitap! Yeni neslin Alfred Hitchcock’u.” -Terry Hayes-
“Akıllı, gerilim dolu ve baştan aşağıya sürükleyici bir roman.”
-Lisa Gardner-
“Aklınızı başınızdan alacak, zekice yazılmış bu psikolojik-gerilim romanı hem görkemli hem de tren enkazı kadar korkulu!”
-Publishers Weekly-
“Solukları kesecek bir ilk roman. En dikkatli okurlar bile, Hawkins vakaları teker teker açığa çıkarıp, aşkın ve takıntının şiddetle olan kaçınılmaz bağını ortaya koyarken şaşırmaktan kendilerini alamayacaklar.” -Kirkus-
“Trendeki Kız, her şeyi anladığınızı düşündüğünüz an sizi değişik bir sürprizle karşılıyor.”
-Entertainment Weekly-
(Tanıtım Bülteninden)
10 : Bana Seni Seviyorum Deme Hissettir
Sevmekten daha mühim şeyler vardır. Hissettirmek şeklinde koklayarak öpmek şeklinde. Kimi zaman sevilmekten fazlaca varlığını duymak istersiniz. Varlığını hissedemediğiniz birini sevemezsiniz. Hanımefendiler sevildiğini duymaktan fazlaca duymak ister. Sevilmiş olduğu insanın sevgisini hisseden hanımdan daha güzeli yoktur.
Sevilmiş olduğu hanıma sevgisini hissettiren adamın aşkına doyum olmaz. Ben bu kitapta kendimi sana hissettirmeye geldim. Ben sevdikçe hissettirdim, sen hissettikçe gittin. Oysa sen benim kalbimin kafası güzel haliydin. Ve o gün o şekilde bir gittin ki, ben o günden sonrasında kendimi hissetmedim. Ve o kalple seni sevdim…
(Tanıtım Bülteninden)
zvr
Bu Yazıya Tepkin Ne Oldu ?
Beğendim0
Efsane0
Teşekkürler0
İyiymiş0
Hahaha !0
İnanılmaz0
İlginç0
Hatalı0