Antik dünyanın en gelişmiş uygarlığı asla kuşkusuz Mısır medeniyetiydi. Mısır uygarlığı Nil Nehri dolaylarında kurulmuş ve etrafı çöllerle çevrili olduğundan çoğu zaman kendi kültürünü muhafaza edebilmiş bir toplumdu. Etrafının çöllerle ve organik sınırlarla çevrili olması onun dış saldırılara karşı korunmasını da sağlamıştı. Bu sayede Mısır uygarlığı kendi içinde gelişmiş ve tüm dünyayı etkilemeyi başarmıştır. Günümüzden binlerce yıl öncesinde yaşamış olan bu uygarlık Şimal Afrika topraklarında kurulmuştu. Eskiden insanoğlu su kaynaklarına yakın yerlerde yerleşim kurar ve gelişirlerdi. Bu sebeple su yaşamın temelini oluşturuyordu. Nitekim Antik Mısır uygarlığı da bu şekilde kurulmuştur. Nil Nehrinin yanında kurulan bu uygarlık verimli toprakları yardımıyla oldukça kısa sürede gelişmeler kaydetmiştir. Bilhassa dünyayı matematikte, fizikte, kimyada ve mimaride oldukça fazla etkilemişlerdi. Ek olarak astronomi (Gök bilimi) biliminde de oldukça ileri seviyedeydiler. Nil Nehrinin dönemin belli dönemlerinde devamlı taşması sebebiyle zamanı günlere, haftalara, aylara ve yıllara bölerek güneş esaslı takvimi oluşturdular. Ek olarak Nil Nehrinden taşan sular tarlaların sınırlarını değiştirdikleri için matematikte oldukça ilerleme kaydettiler ve pek oldukça matematiksel terimi dünyaya armağan ettiler. Bunun haricinde ölülerini bozulmadan korumak için mumyalama yöntemini uygulamaktalardı. Bu da kimyanın temellerini atmaktaydı. Pek oldukça alanda gelişme göstermişler ve tüm dünyaya örnek olmuşlardı. Tüm bu saydıklarımızın haricinde Antik Mısırın en oldukça malum özelliği asla kuşkusuz piramitlerdir. Mısır Uygarlığı denilince akla ilk gelen şey çoğu zaman piramitlerdir. Bu piramitlerin pek oldukça özelliği ve çeşidi bulunmaktadır.
Mısır piramitleri
Antik Mısır uygarlığı pek oldukça alanda gelişmeler kaydetmişti. Bu gelişmelerin başlangıcında da mimari alandaki eserleri olmuştur. Bilhassa meydana getirilen piramitler, heykeller, tapınaklar ve daha pek bir çok hala gizemini korumaktadır. Ağırlıkları averaj 30 ton olan blok taşların taşınması, yerleştirilmesi ve kim bilir en önemlisi binlerce senedir asla bozulmadan günümüze kadar gelmesi Antik Mısır medeniyetinin ne denli ileride bulunduğunu göstermektedir. Antik Mısır uygarlığı kendi içinde pek oldukça hanedan tarafınca yönetilmiş bir ülkeydi. Tarihte oldukça mühim yer tutan bu ülke bir çok vakit komşu coğrafyaların kaderini belirlemiş bir ülkeydi. Bilhassa Hitit uygarlığı ile meydana getirilen savaşlarda Suriye’nin ve komşu ülkelerin kaderi belirlenmişti. Bununla beraber Antik Mısır uygarlığı tarihin ilk yazılı antlaşması olan Kadeş Antlaşmasını da imzalamış bir ülkeyi. Hititler ile meydana getirilen savaşların sonucunda imzalanmıştır. Günümüze de gelmiş olan bu antlaşma asla kuşkusuz dünya zamanı açısından da oldukça mühim bir yere haizdir.
Antik Mısır uygarlığı kendi içinde değişik hanedanların tahta çıkmasıyla yönetilmiş ve ona nazaran düzenlemeler yapılmış bit ülkeydi. Tıpta, astronomide, kimyada, matematik ve geometrideki ilerlemelerinin ve başarılarının yanında mimari alanda da tüm dünyada eşi benzeri olmayan pek oldukça ilke imza atmışlardır. Bu mimari eserler öylesine devasa ve büyüktü ki bu denli yapıların insan eliyle çıkmış olmasının mümkün olmadığı iddia edilmekteydi. O şekilde ki bu yapıların uzaylılar tarafınca yapıldığını iddia eden pek oldukça kuram ortaya atılmış durumdadır. Sadece tüm bu teorilerin hiçbir bilimsel dayanağı bulunmadığından hala münakaşa mevzusu devam etmektedir. Günümüz dünyasında dahi yapılması oldukça uzun seneleri alacak olan bu yapıları binlerce yıl öncesinden insanların yapmış olması bilim adamlarını şaşkınlıklar içine düşürmüştür. Bu durum Göbeklitepe içinde söylenmişti. Sadece bu yapıları insan dışı varlıkların yaptığına dair elimizde herhangi bir somut kanıt olmadığından bu mevzu senelerdir münakaşaya açık kalmıştı. Sadece son yıllarda piramitlerin yanında meydana getirilen arkeolojik kazılarda piramitlerin yapımıyla ilgili oldukça mühim bir bulgu yapılmış oldu. Bu bulgu tüm insanların kafasındaki suali cevaplamaya yetmişti. Meydana getirilen arkeolojik kazılar neticesinde ortaya çıkarılan bu keşifte bir tane papirüs kağıdı bulunmuş oldu. Sadece bu basit bir papirüs kağıdı olmadığı için oldukça fazla ehemmiyet arz etmekteydi. Bu papirüs kağıdında piramitlerin nasıl yapıldığı, taş blokların nasıl taşındığı ve kimler tarafınca yapıldığına dair pek oldukça data yer almaktaydı. Bu bulgu yardımıyla insan dışı varlıkların piramitleri yapma ihtimalleri de yok olup gitmişti. Bunu icra eden insanlardı ve bu insanoğlu kölelerden de oluşmuyordu. Piramitlerin yapımıyla ilgili tüm insanların ilk aklına gelen şey bu yapıların köleler tarafınca yapılmış olmasıdır. Sadece 30 ton ağırlığındaki taşların köleler tarafınca taşınarak yapılmış ihtimali oldukça düşüktür. Bu sebeple bu piramitler kölelerin yapabileceklerinden daha fazlasını içermekteydi. Uzunluğu yüzlerce metreyi gören bu piramitler o dönemki dünyanın en büyük yapılarıydı.
Mısır piramitleri
Keops piramidinin gizemleri (Gize piramitleri)
Mısır uygarlığı denilince akla iki şey gelmektedir. Birincisi piramitler, ikincisi ise Keops Piramididir. Bu piramit dünyanın yedi harikasından birisi olup günümüze kadar gelebilen ender inşalardandır. Bulunmuş olduğu dönemde yüksekliği 150 metrenin üstünde olan bu devasa yapı dünyanın en büyük inşasıydı. Pek oldukça insanoğlunun aksine bu yapıyı yapanlar köleler değil ustalar ve mimarlardı. Hatta maaşla çalışıyor ve tüm gereksinimleri gideriliyorlardı. Köleler dahi et kazanlarının yanında tamamen doyana kadar yiyecek yiyebiliyor ve kolaylıkla çalışabiliyorlardı. Yapımı averaj 20 yıl devam eden bu devasa yapı gizemlerle doludur. Ilk olarak nasıl yapıldığıyla ilgili sayısız kuram ortaya atılmış durumdadır. Bu yapıları uzaylıların yapmış olduğu, insanların bu denli yüksek ve ağır mimari eserleri yapamayacakları düşünülüyordu. Her taşın ağırlığı 30 tonu bulmakta ve dikine inşa edilmiş olduğu için o taşların kaldırılması da oldukça zordu.
Taşların yukarı çıkması için makara sistemi şeklinde aletlerinde bulunmaması birçok araştırmacıyı bu yapıların uzaylılar tarafında yapıldığına sıcak bakmasına niçin oldu. Bu sebeple taşlarla ilgili en küçük bir taşıma aleti yoktu. Üstelik bu piramidin içi de dışı kadar gizemlerle ve tehlikelerle doluydu. İçerisinde pek oldukça oda, labirent, tüneller ve tuzaklar bulunmaktaydı. Kral odası her insanın düşündüğü şeklinde değil yerin altına inşa edilmişti. Mezarın yağmalanmaması ve soyulmaması için bu güvenlik tedbiri alınmıştı. Piramidin içinde oldukça acayip şeylerde bulunmuştu. Bilhassa duvar yazılarında, resimlerinde ve öteki bulgularda o dönemlere ilişik pek oldukça data gün yüzüne çıkmıştı. Sadece hala piramidin nasıl inşa edildiğiyle ilgili bir data bulunmamıştı. Bu araştırmalar daha çok araştırmanın yapılmasını tetiklemiş ve en sonunda geçtiğimiz son yıllarda meydana getirilen arkeolojik kazılarda elde edilmiş bir papirüste taşların gemilere yüzdürülerek taşındığı resmedilmiştir. Bu sayede taşların uzak bölgelerden daha kısa zamanda gelmesi sağlanmış ve inşaat başlamıştı. Sadece günümüzde Nil Nehrinin piramitlerden uzak olduğu bilinmektedir. Meydana getirilen araştırmalar neticesinde su kaynağının averaj 7 kilometre yer değiştirdiği belirtilmektedir. Kısaca eskiden su kaynakları piramitlere daha yakın olduğundan taşların taşınması da gemiler vasıtasıyla olmuştur. Meydana getirilen araştırmalar neticesinde piramitlere yakın yerde Khufu barajının olduğu tespit edilmiştir. Bu da taşların taşınmasını kolaylaştırmıştır. Taşların üst üste konulması da büyük rampalara yardımıyla olmuştur. Bu toprak birikintileri meydana getirilen arkeolojik kazılarla da ortaya çıkarılmıştır. Kısaca taşların taşınması gemilerle, taşların üst üste konulması da büyük rampalarla olmuştur.
Mısır piramitleri
Bu devasa piramit 2,3 milyon taş bloktan oluşmaktadır. 20 yıl inşaatı sürmüş ve 100 bin kişinin çalmış olduğu tahmin edilmektedir. Zaman içinde yaşana ekonomik zorluklar bu yapıların içlerindeki hazineleri çıkarmak isteyenlerle ziyan olmuştur. O şekilde ki gömüt hırsızları yüzünden pek oldukça yaratı ziyan olmuş ve bir çok yok olmuştur. Bazıları ise çalınmış ve satılmıştır. Araştırmacılara nazaran bu gömüt hırsızlarının ve yağmacıların verdiği zarar yüzünden bu yapıların oldukça küçüldüğünü söylemektedirler.