Otizm, hastanın yaşamı süresince devam eden karakteristik semptomla, akıl yürütme, toplumsal temaslar ve yazışma alanlarındaki bozuklukları barındıran nörogelişimsel anormalliklerdir. Otizm spektrum bozukluğu için genetik bir köken tanınmış olmasına karşın, çevresel faktörler, bağışıklık bozuklukları ve nörotransmitter sistemlerindeki değişimler rol oynamaktadır. Çoğunlukla zihinsel yetersizlik, epilepsi şeklinde hastalıklarla bir arada görülen otizm etiyolojisinde yüksek derecede genetiktir. Potansiyel olarak yüzlerce gen otizm riskine katkıda bulunmaktadır. Son yıllarda otizm spektrum bozukluğu prevelansındaki ciddi artış, çevresel etmenlerin oldukça etkili olduğuna işaret etmektedir. Bu artışla beraber beslenme bu mevzuda oldukça mühim bir hale gelmekte ve yeni çözüm önerileri gerektirmektedir. Gelin hep beraber otizm spektrum bozukluğunda beslenme iyi mi olmalı bir göz atalım.
Otizmde Duyusal Duyarlılık
Otizm spektrum bozukluğunda duyusal uyaranlara verilen yanıtlardaki anormallikler oldukça yaygındır ve bu anormallikler belirli duyusal uyaranları aramak için uyumsuz ve tekrarlayan kalıpları içerebilir. Otizmli evlatların çoğunlukla duyusal duyarlılıkla (mesela kulakları yüksek, beklenmedik seslerle örtmek; kısıtlı yiyecek tercihleri), duyusal yetersiz yanıtla (mesela isme yönelmeme yada ağrıya tepki vermeme) yada duyusal arama ile ilişkili davranışlar sergilediği bildirilmektedir. Mesela; sallanma, el çırpma, gürültü yapma. Bu semptomların altında yatan nörobiyoloji tam olarak bilinmemektedir. Sadece otizm spektrum bozukluğunda tanımlanan beyin yapısı ve fonksiyonundaki öteki anormalliklerle ilişkili olabilir. Otizm spektrum bozukluğu tanısı ve sınıflandırmasında duyusal alt tiplerin ve özelliklerin farklılaşması önemlidir.
Otizmde Gıda Seçimleri
Otizm spektrumu bununla birlikte duyarlılık içeren duyusal problemlerin de yaşam boyu görüldüğü, beslenme, eğitim, kariyer şeklinde alanlarında oldukça etkilendiği aile ve personeller ile multidisipliner bir müdahale gerektiren bir bozukluktur.
Otizm spektrum bozukluğu bulunan evlatların büyük bir çoğunluğu beslenme yetersizliği açısından risk altındadır. Bu spektrumda çoğu zaman çocuklarda yüksek gövde kitle indeksi görülmekte sadece gıda seçimindeki duyarlılık ve dengesizlikten gıda ögelerinde belirgin bir eksiklik bulunmaktadır.
Atipik duyusal duyarlılığı olan otizmli çocuklarda bilhassa gıdayı reddetme, iştahsızlık görülmektedir ve bu çocuklar beslenme açısından yüksek risk altındadırlar. Meydana getirilen bir çalışmada atipik duyusal duyarlılığı olan evlatların kabul edecekleri yiyecekleri daha fazlaca irdeledikleri, gıdaları reddetme oranlarının daha yüksek olduğu gözlenmiştir. Bu çalışmada atipik duyusal duyarlılığı olan evlatların oral duyusal duyarlılığı olan küçüklere oranla gıda seçimlerinde daha çok negatif davranışlar sergiledikleri görülmüştür.
Gene meydana getirilen bir çalışmada bireylerin gıda seçiminde en oldukca 5 gıda üstüne yoğunlaştığı, bilhassa sebze meyve tüketiminin oldukca düşük olduğu ve sık sık bazı gıdaları tükettiği, birçok besinin reddi, yiyecek yeme saatleri mevzusunda büyük sıkıntılar yaşandığı gözlemlenmiştir.
Otizmde Beslenme Eğitimi
Çocuklar ve anne babalar arasındaki ilişki, ailenin çocuğa karşı tutumu yeme / beslenme sorunlarının çözümünde mühim bir etkendir. Çocuğun istemediği besinlere zorlanması, devamlı yüksek kalorili besinler istemesi ve bu besinlere ulaşabilmesi, ailenin davranışlarını rol-model alması en mühim etkenlerdendir. Otizm spektrum bozukluğu teşhisi almış her çocuğun ailesi beslenmeyi de içermek suretiyle tüm mevzular açısından eğitime alınarak erken müdahale programlarına katılmalıdırlar. Ebeveynlerin tutumlarının çocuğunun gelişimine katkıda bulunacak şekilde yönlendirilmesi ve bu süreçte tüm faktörlerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Otizm spektrum bozukluğunda besin seçiciliği:
- Seçici yeme
- Sık gıda reddi
- Sınırı olan gıda repertuarları
- Birkaç besinin aşırı alımı
- Yüksek karbonhidrat tüketimi
şeklinde davranışlarla karakterizedir.
Uygulanan tedavi şekilleri içinde gıdaların dokusunun ve kıvamının daha yönetilebilir duyusal özelliklere dönüştürülmesi ve duyusal duyarlılığı azaltmak için duyusal bir bütünleşme yaklaşımı kullanılması yer alabilir. OSB bulunan evlatların tat ve koku alma duyumlarını doğru bir halde yapamadığı bu durumun da duyusal uyaranlara aşırı yada düşük tepki vermeye niçin olduğu düşünülmektedir. Bu tedavideki en mühim unsur her çocuğun benzersiz duyusal özelliklere haiz olması sonucu planın bireyselleştirilmiş bir halde yapılmasıdır.
Otizm spektrum bozukluğunda birçok tamamlayıcı ve alternatif tedavi yöntemi uygulanmakta ve bazı hususi rejimler bu mevzuda büyük yer tutmaktadır. Sadece her diyetin çocuğa özgü olarak pozitif ve negatif yönleri bulunmaktadır. Bu rejimler otizm spektrum bozukluğu için en mühim yaklaşımlardan bazıları olsa da beslenme durumunun iyileştirilmesi de günlük yaşam için oldukca önemlidir.
Ailelerin bu mevzuda büyük stres yaşamaları ve evlatları için kaygı duymaları beslenmenin otizm spektrum bozukluğu için günlük hayatta en büyük yer tutmasına niçin olmaktadır. Diyetisyenin, ailenin ve bakıcının geri bildirimleriyle evladı detaylıca değerlendirip bir beslenme yaklaşımı uygulaması gerekmektedir. Çocuğa yapılabilecek alternatif seçenekler içinde:
- Eğer çocuk devamlı aynı çatal, kaşık ve tabağı kullanıyorsa bunlar değiştirilmemeli aynı şekilde devam edilmelidir.
- Eğer çocuk herhangi gürültülü bir ortamda yiyecek yiyecek istemiyorsa ya da aksi şekilde sessiz ortamlardan hoşlanmıyorsa çocuğun en rahat olduğu ortam sağlanmalıdır.
- Aileye oyunlar geliştirerek yiyecek yemeyi keyifli bir hale getirmesi öğretilmelidir.
- Çocuğun belirli yiyecek ambalajlarına ilgisi var ise o ürünler sağlanmalı ya da onlara benzetilmelidir.
- Çocuk belirli renkteki yiyeceklerden hoşlanıyorsa yiyecekler birbirine benzetilmeli, gerekiyorsa besinler karıştırılarak çocuğun sevilmiş olduğu renk sağlanmalıdır.
- Sadece çocuk gıdaları bir arada tüketmekten hoşlanmıyor ve karışık yiyecekleri reddediyorsa her gıda çocuğa tek başına sunulmalıdır.
- Çocuk, büyük parçalı gıdaları ısırmakta zorlanıyor ya da ağzından çıkarıyorsa yemekler çocuğun tek lokmada alabileceği şekilde hazırlanmalıdır.
- Eğer çocuk susadığını fark etmiyor ise çocuğa belirli aralıklarla su verilmeli ve bu durum teyit edilmelidir.
- Çocukta otizm spektrum bozukluğu ile beraber epilepsi de bulunuyorsa çocukta lüzumlu değerlendirmeler sonucu ketojenik rejime geçilmeli ve çocuğun bu süreçte rejime uyumu izlenmelidir.
- Çocukta sebebi belirlenemeyen extra gastrointestinal problemler görülüyorsa çocuk daha detaylı tarama için pediatri uzmanına yönlendirilmelidir.
- Çocuğun kan değerlendirmesi detaylı bir halde yapılmalı ve herhangi bir vitamin-mineral eksikliği saptandıysa lüzumlu supplemantasyonlar yapılmalıdır.
- Kabızlık, ishal, kronik karın ağrısı durumlarında çocuğun rejiminde posa miktarı artırılmalı gerekiyorsa prebiyotik/probiyotik kullanımına teşvik edilmelidir.
- Çocukta belirlenen bir aşırı kiloluluk var ise aile bu mevzuda sıkıca eğitilmeli evde obeziteye yol açacak yüksek enerjili yiyeceklerin evde bulundurulmaması öğretilmelidir.
Tüm bu yaklaşımlar otizm spektrum bozukluğu bulunan çocuklar için aileyle beraber yürütebilecek alternatif beslenme önerileridir. Sadece hala bazı mevzularda kati sonuçlara varılamamasından dolayı otizm spektrum bozukluğu ve beslenme mevzusunda daha geniş ve kontrollü çalışmalara gerekseme vardır.
Diyetisyen Güliz Akkaynak